Nefs büyük güç. İd veya süper olmadan önce ego da diyebilirsiniz. Fakat tek başına o ikisi de değil. O ikisinden daha büyük… Düşman olabildiği kadar dost ta olabilen güç.
Nefsi/hayır diyebilme gücü olmayan bir canlı varoluşun meydanına yenik düşer, olduğu kadarıyla katılır. Müessir değildir. Özneden sayılmaz. Hayır diyebilme, reddedebilme gücünü yanlış yerde kullanmanın irade göstermek olduğu zannının popüler olduğu bir çağdan geçiyorken, hakikatte herkes oturup, tek bir nefs, tek bir can olarak neye hayır, neye evet dediğini iyiden iyiye sorgulamalı, güncellemelidir. Biat toplumlarının iradesiz olduğunu ve bir anlamda bir lidere kul-köle gibi bir şey olduğunu, iradesiz kitleler-sürü olduğunu iddia eden birey oldumcu insan ve toplumların neye evet, neye hayır dediklerine bakılırsa onların da çok sağlıklı hayır ve evetleri olmadığı ortaya çıkar.
İnsan iradesini, karşı gelebilme gücünden alır. İsyan edebilme gücü yoksa itaatinin kıymeti kalmaz. O ilk varoluşun nedeni de buna, kendine, iradeli bir varlık olduğuna uyanışa dayanır…
Eğer o zıtlaşma olmasa bu ahenk nasıl kıvama gelecek? Bir itaatin mutmainliğini tersinden tetikleyen isyan gücünü nereden alacağız? Elbette siyah noktamızdan. Gizli çıbanımızdan. Bir dürtenimiz olmasa nasıl kurtulurduk ki bilincimizin üstünde uyuklayıp kalmaktan? Böyle edepsiz, böyle eğri oturanımız olmasa nasıl doğrulurduk?...
Gönüllülük; o çarpışmadan bir kararla sağ çıkmak ve doğrusu bu ya, kalbin kalbe doğmasıdır. Bu yüzden her itaatin içinde bir kalbin çarpıp çarpmadığına özellikle bakılır… Kalpsiz olana itibar edilmez. Kalpsiz bir itaatin yanında, kalpli bir isyan daha değerlidir. Bu yüzden nabız ölçümü önemlidir...
Olabilmek, olgunlaşabilmek heyecanı; olumsuzluklar ordusu, isyan takımının temsilcisi olan nefsi emmareye mukavemetimizde gizlidir. Karşı direnç/sabır gösterebilmemizde... Gün boyu, ömür boyu susmayan iç medya(yüvesvisü) tarafından bunca kışkırtılma ve ayartılmaya, dünyaya/acil ve üç günü birlik popülerliğe, abartıya rağmen dik durabiliyorsak ne iyi! Hadi insan olmak mümkün olsun, tutup bir de insan kalabiliyorsak ne âlâ!
Hatta daha iyi inanmak için ondan şüphe yardımı alırız. Hakikatli cevaplar için onun sorularından kopya çekeriz. Ondaki merak, araştırma ve keşif ruhundan heyecan çalar dururuz. Bize kalsa hikmetinden sual olunmaz. Fakat o bize hikmetin bu soruların ardında olduğunu bile öğretir.
Bu nedenle öldürülmemelidir. Öldürülemez de. Onun yerine ıslah; güzel bir öldürme biçimidir. Değiştirme, dönüştürme. İçimizdeki terörü kötü amaçlarından alıkoyma. Hedefinden saptırma. O haini, o sapkını alıp doğru hedefe ve sürece dahil etme...
Hepimiz nefsimizin katili olabiliriz. İçimizdeki latif uzayda ve yumruk kadar toprakta hükmeden kötülükler krallığının ayağını kaydırabiliriz. Daima menfi olmayı emreden, şüphe ekip isyan toplayan o emmare’yi, aşağılık nefsi tahtından edebiliriz.
İnsan esir doğar. Kendisine...
Ve adım adım bu esaretten kurtulabilir. Önce kendisine bir isyan başlatmalıdır. “Hayır!” ı ilk ve hep kendisine söylemeyi bilmelidir.
Kısaca bir takım yanlış anlaşılmalara göre sanıldığı gibi nefsi tamamıyla yok etmek mümkün değildir. O sadece olumsuz değil son derece olumlu bir potansiyele sahiptir. Sadece emmare değil, levvame, mutmainne bir nefis olabilme aşamaları arasında gelgitlerle en nihayet kendine bir kimlik edinir. O bizim sevgili ilk ötekimiz. En yakın ve belki de beriki ötekimiz... Zaten yok edemeyiz. Onsuz biz de olmayız. Ömrümüz onun da ömrü...
Kötü kendimizle iyi kendimiz arasında hayat boyu çekiştirilirken olumsuz potansiyeli pekala eğitilebilir ve daha pasif bir hale getirilebilir. Ters emirlerine karşı gelinebilir. Muktedir olmaması için ona zıt güç kaynaklarından yardım alınabilir. İşlevsiz ve sembolik bir krallık haline getirilebilir. Basit mutluluklarla ve kimi törenlerle avutulabilir. Sorun çıkarmak onun doğal hallerinden biri. Sorumluluk almak ta öyle... Bir yanıyla içimizdeki terör; kötü arzular, davranışlar ve nihayet huysuzlukları pasifize etme anlamında; öldürülebilir. Fakat işte zor. Koca koca savaşlarda düşmanını yenen nice insanın dönüp kendiyle yenişemediği, yenik düştüğü vakidir.
Herkesin çeldiricisi kendine. Çelme takıp onu kendi çamuruna düşürmeye çalışanı... Çamuruna düştüğünde bundan zevk alıp alay edeni...
Bu yüzden kimse kendini arınmışlar listesine almasın. Kimse bir başkasını çamuruna düştüğünde durup sevinmesin ve kınamasın. Ve Kkmse başkasını düşürmeye çalışmasın.